17 Ocak 2009 Cumartesi

Asli Tandogan Roportaji - Dudaktan Kalbe Oyuncusu

Asli Tandogan Roportaji - Dudaktan Kalbe Oyuncusu

ASLI TANDOĞAN KİMDİR

Ömer Vargı’nın yönettiği "Kabadayı" adlı yeni Şener Şen filminin yıldızı Aslı Tandoğan, o munis görüntüsü altında insanı ürküten özelliklere sahip.

-"Kabadayı"da canlandırdığınız karakter nasıl biri?
Şener Şen, eski bir kabadayı... Onun, sonradan oğlu olduğunu öğrendiği İsmail Hacıoğlu’nun kız arkadaşını oynuyorum. Yeni kabadayılardan Kenan İmirzalıoğlu da bana tutkun ve peşimi bırakmıyor.

-Anlaşılan bu durumda Şener Şen devreye giriyor... Onun gibi bir ustayla çalışmaktan dolayı heyecanlı mısınız?
Bu, çok garip bir duygu. Yıllarca televizyonlarda izlediğiniz insanla aynı seti paylaşıyorsunuz. Bu insanları ekranlarda, sinema perdelerinde seyrederken, onlar başka bir boyuttaymış gibi geliyor size. Onlarla bir araya gelince, siz de boyut değiştirmiş oluyorsunuz.
dudaktan-kalbe
-Bu boyut değiştirme lafı, Doğu felsefelerine olan ilginizden mi geliyor?
Doğu felsefesi derken, reiki filan gibi şeylerle ilgim yok. Beni çeken dövüş sanatları.

-Wing Tsung tekniğiyle dövüşen bir kung-fu ustasıymışsınız. Ne demek bu?
Ustalık kısmı abartılmış. Wing Tsung’a beş yıl önce başlamıştım.
Aslında öyle dememiştim. Çok sert bir spor olduğunu söylemiştim. Savunma sporu değil sonuçta.

-Saldırı sporu mu?
İkisi de değil, bir savaş sanatı. Kung-fu’nun bir türü. Bunu Çin’de bir rahibe buluyor, Wing Tsung adlı bir kadına öğretiyor ve birlikte geliştiriyorlar. Rakibinizden aldığınız enerjiyi, ona karşı geri kullanmak üzerine kurulmuş bir teknik.

-Aynı zamanda at biniyorsunuz, iyi bir nişancısınız, dalgıçsınız... Hálá Wing Tsung derslerine devam ediyor musunuz?
Evet. Haftada dört-beş saat çalışıyorum.

-Bir erkekle kapışsanız, onu dövebilir misiniz?
O ilk darbeyi almazsam, tabii ki sonuçta karşımdakinin tekniğine bağlı olarak dövüşebilirim. Ama ben, "Birilerini dövebilirim" diye bir şey diyemem.

-Ama bir kapkaççıyı dövmüşünüz. O nasıl oldu?
Cihangir’de eve doğru gidiyordum. Çantamı almaya çalıştı.

-Herhalde pişman olmuştur.
Kafasını gözünü filan dağıtmadım; ama bana zarar veremeyecek hale getirdim.

-Konservatuvar maceranız nasıl başladı?
Babam balet, annem resimle uğraşır. Küçükken bale yapıyordum, ama pek esnek değildim. Bilkent’te keman bölümüne girdim, bir sene okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi’nde arp bölümüne geçtim. Orta, lise, üniversite derken, 10 sene sonra okulu bitirip Antalya Devlet Opera ve Balesi’ne girdim.

-Artist olmak nereden aklınıza geldi?
Şimdiki menajerim bu konuda çok ısrarlıydı. İstanbul’dan sürekli arayıp "Gel şirketlerle bir görüş" diyordu. 10 yıl mesleğime emek vermiştim. Önceleri bu nedenle istemedim. Sonra bir dizi görüşmesi için İstanbul’a geldim ve kaldım.

-Yavaş yavaş ünlü olmaya başlıyorsunuz. Ünlü olmak eğlenceli bir şey mi?
Daha çok ünlü değilim. Ama umarım eğlenceli bir şeydir. Çünkü insanın özel hayatı kalmıyor. Üstelik ünlü bir sanatçıysanız, topluma örnek olmanız lazım.

-"Türk filmlerindeki hangi karakteri oynamak istersiniz" diye sorulunca, "Malkoçoğlu" demişsiniz. Malkoçoğlu olmak nereden gelir bir genç kızın aklına?
Onlarla dalga geçmedim. Küçükken kuzenim ile "Malkoçoğluculuk" oynardık. Kendimizi videoya çekerdik. Yüzümüzün bir tarafına bıyık çizip kötü adam olurduk. Öbür yanımız iyi adamdı. Çok eğlenceliydi.

-Yaşam felsefenizi bir-iki cümleyle özetleseniz?
Her anımı güzel yaşamaya çalışıyorum. Beş dakika sonrasını düşündüğünüz zaman, içinde bulunduğunuz anın tadını çıkaramazsınız. Tabii ki ileriyi düşünmek zorundayız, ama anı yaşamıyorsan, hayatı yaşamıyorsun demektir. Hayata bakışım şu cümle ile özetlenebilir: "Yaşamı kovala, anını yaşa, yaşamı umursa, mutlu ol ve çevrendekileri mutlu et. Çevreni güzelleştir, üret ve zamanın değerini bil."

-Birlikte olacağınız erkekten neler beklersiniz?
Zeka benim için çok önemli. Ama fiziksel özellikleri de önemli.

-Peki ya para?
Paraya önem vermem. Ama "İki gönül bir olunca samanlık seyran olur" diye düşünenlerden de değilim.

-Gerçekleştirmek istediğiniz idealiniz nedir?
İyi bir oyuncu olmak istiyorum. Bir de dünyayı gezmek... Ama turist gibi değil... Gittiğim yerlerde gerçekten yaşamak istiyorum.

-Mesela Çin’de...
Aynen öyle....
dudaktan-kalbe

dudaktan-kalbe

dudaktan-kalbe

dudaktan-kalbe

dudaktan-kalbe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder